Sabırlı Salih (Hikâye)
….Sokaklarda bir çığlık yükseliyordu yağan yağmura galebe çalarcasına, mahalle aralarında sert sert bağıran bir ses vardı.
-Salih Salih yapma! Yapma ne olur.
-Diyordu bir kişi,
-Ne olur Salih at elinde ki bıçağı!
-Öldüreceğim hepinizi abi başta seni öldüreceğim hepinizden nefret ediyorum! Diye bağırıyordu Salih avazı çıkıncaya nefesi kesilinceye kadar. Kan ter içinde kalmış deli gibi sağa sola saldırıyordu. Mahalleli toplanmış olayı izliyorlardı. Abisi durumu fark eder etmez.
-Ne oldu niye toplandınız yine Salih’in hasta sinir hastası olduğunu bilmiyor musunuz? Dedi abisi mahalleliye!
Mahalleli dağıldı Salih bağırıyor ve sinirden ağlıyordu!
Salih aşırı derecede bir sinir hastası idi küçük yaştan beri tedavi görüyordu yaşı yirmiye ulaşmasına rağmen sinirleri hiç geçmiyor günden güne daha kötüye gidiyor ailesine saldırıyor, abisine bıçak bile çekiyordu o dereceye gelmişti.
-Annesi Salih için her namazda dua ediyor Allah’ım çocuğuma yardım et diyordu.
-Salih bunalım içindeydi bazen saclarını yoluyor, bazen bağırıyor, bazen de ailesine zarar veriyordu.
-Hiçbir arkadaşı yoktu yalnızdı, bir cep telefonu vardı, cepten sosyal medyaya girer sinir dolu yorumlar yazardı çoğu kez sayfalara , Salih hep yalnız kalıyordu sosyal medya bile derdine çare olmuyor yazdığı yorumlar yüzünden sayfalardan engel yiyordu. Çünkü Salih’in içinde bulunduğu ruh halini bilmiyorlardı.
Salih kendince ütopyalar oluşturuyor içinde bulunduğu bu durum karşısında gece gündüz düşünüyor, çocukluğundan beri bu hastalığından kurtulmanın çarelerini arıyordu.
Annesi arkadaş edinmesi için birçok kez mahallede ki gençlere ,
-Salih’le arkadaş olun onu ziyaret edin ne olur oğlum diyor ve bunu söylerken gözyaşı döküyordu vefakâr anası. Ana yüreği işte boyun eğip Salih’inden başka bir şey düşünmüyordu.
Oğlunun bu hali onu tedirgin ediyor mahallenin genç geçinen yarı artis vari, yarı ukala erkekleri de Teyze senin oğlun deli sinir hastası bizim arkadaşımız olamaz diyorlardı. Kendi deliliklerine kendi hallerine gidişatlarına bakmadan, öylece hüküm veriyorlardı.
Eğer bunları Salih duysa o çocukları sinirle kaçabildikleri yere kadar kovalar hatta yakalarsa döverdi kesin. Ama sinirli de olsa Az buçuk anasına saygısı vardı ona karşı kendini tutuyor. Başkasına tahammül edemiyordu.
Zira gençlik artık bozulmuş kafe ye oyun merkezlerine gider olmuş sigara ellerde acayip kıyafetler içinde Amerika’nın holigan takımına dönmüştü,.
Müslüman gençlik Müslümanca bir hayat değil Batı medeniyeti tesiri altında yetişen bir köle haline gelmişti adeta. Huzur muhabbet sohbet ortamı kalkmış anneler gündüz kuşağı programları ablalar abiler ellerinde telefon konuşmalar. Çocukların ellerinde tablet oyunlar. Sanal dünyanın sanal köleleri işte bunlar.
Artık camiler 50 yaş üzeri insanların yeri olmuş genç yok olmuştu. Kıyafetler, kıyametin önüne geçmiş.
İslam, önceliklerimiz arasında birinci sırada iken, onuncu sıraya yükselmişti. Vakit kalırsa yada zor durumlarda Allah diyecek hale gelmişti. Ruhumuz yaşantımız kariyer hedefleri ile orantılı ve onun üzerine kurulu bir hayattı. İslam artık kariyerin bir parçası değildi adeta.
Yinede ümit var deyip şükür diyoruz halimize..
………
Salihin annesi düşündü taşındı ne yapayım ne edeyim derken aklına bir şey geldi.
Hadi bakalım birde cami hocasına gideyim umarım Salihime faydası dokunur demişti kendi kendine.
Hocayı namaz vakti bulup durumu anlatmış Salihin hiç arkadaşı olmadığını ve oğlunun zor günler geçirdiğini söylemiş ona bir arkadaş bulması için Hoca’dan yardım istemişti.
Hocada güzel güzel dinledikten sonra düşünmüş ve cami cemaatinden Enes adlı Salih’in yaşlarında bir genç aklına gelmişti.
Böyle böyle genç var durun bir konuşayım, ben size haber veririm demişti Salih’in annesine,
annesi de bu duruma sevinmiş çok mutlu olmuştu. Annesi tam gidecekken..
Hoca ;
-Enesin işi olmazsa bu saatte gelir. Hah bak geliyor teyzeciğim namazı kılalım bir konuş istersen!
-Tamam, oğlum bekliyorum bende üst katta bayanlara ait yerde namazı eda edeyim.
… Namaz bitmiş herkes namazlarını kılmış, cami hocası ve Enes muhabbet ederek cami kapısından çıkmışlardı.
Salih’in annesi de arkalarından, Düşünceli düşünceli adım adım ilerliyordu.
-Hoca:
-Gel teyzeciğim anlattığım Enes bu..
-Enes oğlum , bu teyze bu mahallenin sakinlerinden seninle bir mevzu hakkında konuşmak istiyor seni ben önerdim mühim bir mevzu varmış. Teyzeyle ilgilen ve onu bir anne oğul şefkatiyle dinle. Seni iyi tanır iyi bilirim sen büyüklere kusur etmez, küçüklere saygılı birisin.
-Hadi bakalım benim birazcık işlerim var onları halledip durumu bana izah edersin.
-Buyur teyzeciğim nedir mevzu dinliyorum sizi, diyerek başladı söze Enes
-Oğul, senin vaktini alıyorum hakkını helal et ama mevzuya hemen girmek istiyorum, benim senin yaşlarda bir oğlum var sinir hastası her yere gitti her doktora gitti bir arkadaşı dahi yok sinirli deli diye yanına kimse yaklaşmadı herkes bıraktı gitti.
Hocayla da bu mevzuyu konuştum ona durumu anlattım, nasıl deyim nasıl edeyim bilemedim, (Teyze, bunları anlatırken göz yaşları içinde ağlıyor, hemde kelimeler boğazından takıla takıla konuşuyordu)
Ona senin gibi birinin arkadaş olmasını istiyorum diyordu. Hem konuşuyor hemde o bembeyaz kar beyaz başörtüsünün ucuyla göz yaşlarını siliyordu. Nur yüzlü 65 yaşlarında bir İslam kadınıydı, konuşması sevgisi muhabbeti oğluna olan hürmeti sevgi ve sadakati belli oluyordu yüzünden.
Bakırköy akıl ve sinir hastalıklarında yattığından tut her şeyi anlatmıştı, annesi Enes’e… Enes de can kulağıyla dinliyor, herseyi aklında ölçüp biçiyordu..
Enes duraksadı teyzenin yüzüne gülümseyerek baktı ve şöyle dedi:
-Teyzeciğim merak etme ben şu karşı mahalleden geliyorum Salih’e arkadaş olacağıma inanıyorum bana adresi verirsen ben bir hal çaresine bakıp yarın gelmeye çalışayım Allah izin verirse..
Dedi ve teyzeden izin isteyerek ayrıldı.
…..
-tık tık tık!
-Kim o ?.
-Benim teyze Dün konuşmuştuk, Enes.
-Tamam, oğlum geç içeri.
-Anne kim o deli kapıyı kıracak gibi vuruyor!!! Kim o diyorum ses versene ya hey sana diyorum sana !!!
-Kimse değil Salih, karşı mahalleden bir genç senin namaza gelmediğini kocaman adam olduğunu duymuş öyle gelmiş yani seni namaza çağırmaya gelmiş.
-Gelsin içeri de görelim bakalım bu hocayı!!! Hah hah… 😂
-Selam aleyküm Salih kardeşim Ben Enes Karşı mahalleden. Duydum ki benim yaşlarımda bir genç varmış bu mahallede ve sağa sola bağırıp çağırıyormuş, bende o kişinin sen olduğunu düşünerek bir vesileyle seni görmek istedim hem zira ev yakın ama namazda da göremiyorum seni hastasındır belki diye merak ettim ziyaretine geldim.
Enes…
Hatice teyzenin göz kapaklarını hafifçe aşağıya doğru tatlı bir şekilde kapattığını gördü devam et işareti mahiyetinde. Ve güzel güzel sohbete başladı.
-Tamam, tamam uzatma Enes Efendi zahmet etmişsin işte kapı orda güle güle hadi kış kış. Deyip Enesi kovmaya çalıştı. Enes’te gelirken yanında getirip sohbet ederken elinde tuttuğu kitabı masanın üstüne kibarca koyarak.
-Kitabı bu masanın üstüne bırakıyorum, okursan çok ama çok sevinirim Salih.
Bak bu kitapta Allah’ın kullarını çok sevdiği onun yolunda gidenlerin cennete gideceği yazıyor.
Belki için açılır, sen zaten iyisin maşallah maşallah sıhhat açısından yakışıklı ve dinç görünüyorsun her halinden iyi biri olduğun anlaşılıyor.
-Sana ne halimden he vaaz bitti efendi hadi naş naş..
-Sen git kendi işine bak..
– Aaa oğlum misafir çocuk seni görmeye gelmiş bak ne güzel ilk defa senin yaşında ve seni görmeye gelen bir arkadaş sen ise onu kovuyorsun. Bir çay içmeden göndermem bu genci hiç kusura bakma bağırsan da çağırsan da çayımı içmeden bir yere gidemez…
Annesini çok seven Salih hiçbir şey demeden bir iki dakika öylece sessiz kaldı.
Ve aniden parladı..
-İyi be iyi…
-Ne haliniz varsa görün diğer gelen gençleri de gördük bana deli diyenden tut sanki ben öcü imişim gibi koltuğun en ucuna oturup kalkışa hazır bir tayyare gibi tedirgin konuşan höt dediğim anda çekip kaçıp gidecekmiş gibi beni dinleyen ayağımı yere vurduğum anda çekip giden insanlar gibidir buda.
-Salih Bey ben Müslüman’ım elhamdülillah sabır bizim dinimizin emridir. Düşen kişiye yardım etmek güzel sözler ile muamele dinimizin emridir. Biz sizi kırmak için değil Allah’ın rızasını gözetmek için geldik, O bizden Razi olur belki bu rızaya sizin sayenizde ulaşırız diye geldik, sizin gibi Müslüman gençler ile arkadaş kardeş olmak isterim sizin güzel sözlerinizden faydalanmak isterim. Herşeyi biliyorum sana anlatayım diye gelmedim senden de birşeyler öğrenmeye geldim.
Anneniz sizin ne kadar iyi biri olduğunuzu anlattı sadece biraz sesinizi yüksek tutuyormuşsunuz hem bakın annenizin gözlerine nasılda parlıyor size bakarken sizi çok seviyor belli ki..
-Salih ilk defa böyle güzel sözler işitti, bir deli kanlıdan bu Enes de kim nereden geldi diye için için düşünüyor sağa sola kafasını sallıyor ama kulak kesilerek pür dikkat onu dinliyordu…
İlk defa sinirden eser kalmamış yumuşamış muhabbetin dadı kalbinde içsel bir huzura bırakmıştı adeta kendini.
Muhabbetten emin olmak için, bazen Enes’i azarlıyor bazen üzerine yürüyor ama Enes bunlara sabır ile karşılık veriyor onu asla ve asla üzmek şöyle dursun incitmiyor gülümsüyor ve sohbetine ara vermeden devam ediyordu.
…Aradan haftalar geçmiş olmasına rağmen Salih biraz sinirden uzak, Enesin bıraktığı dini kitaplara kendini vermiş; kısa zamanda sinirden eser kalmamış iyi huylu bir karakter oluvermişti.
Senelerdir. Doktorun yapamadığı tedaviyi Enes yapmıştı ona…
Hem doktorun verdiği ilaçları azaltmış hem hayattan zevk almaya başlamıştı Salih…
Enes ahlaken çok düzgün efendi kendini İslami konularda yetiştirmeye çalışan sürekli kitap okuyan siyah saçlı 175 cm boyunda kahverengi gözlü saçları hafif dalgalı ve gömleğinin üzerinde örme yakasız süveter üzerinde bir palto gülünce dişleri gözüken, okumayı seven yüzünde gamzesi olan nurani bir yüze sahip bir karakteri vardı, kızların peşinde koştuğu bir tipi vardı. Ama o Allah ve Resul’üne kendini adayan üniversite okuyan karakteri oturmuş bir gençti.
Mahallede herkes sever saygı gösterirdi ona. Herkes edebine ahlakına bu devirde hayran kalıyorlardı.
…. Aradan bir ay geçmiş tüm zorluklara rağmen kargaşa gürültü patırtı, fırtına sonrası sessizlik gibi sakin bir hal almıştı..
Salih’in bazen ufak tefek sinirli davranışlarına rağmen sohbetler güzel geçiyor.
Salih’te artık Enes gibi cemaatle namaz kılmak için camiye geliyor.
Ve vakit buldukça bu zaman içinde Enes ile kan can Müslüman’a yakışan bir kardeşlik vasfıyla sohbet muhabbet edip geçmiş ve gelecek hakkında tartışıp konuşuyorlar. Bir kitap hakkında görüş birliği bildiriyorlardı. Tıpkı Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve Sellem ve ashabı gibi…
Ah Salih ah bu güne kadar, kimsede yada herhangi bir şeyde alamadığı huzuru İslam’da bulmuştu.
Artık nerede bir dini sağlam kaynaklı bir kitap görse okuyor Enes ile heyecanlı heyecanlı paylaşıyor bazen kızıyor bazen gülümsüyor eskiden almadığı doktorun verdiği ilaçları da, artık kendisi yutuyor. Tamemen bir değişim hakim hayatında.
Enes’e, Salih’in annesi dua üstüne dua ediyor ağlaya ağlaya ikinci oğlum diyordu.
Salihin annesi ve Enesin annesi bir biriyle tanışmış oğlunun ne kadar mükemmel bir karakteri olduğunu güzel yetiştirdiğini annesine dua ederek söylemişti.
Artık Enes ve cami cemaatinden birkaç gençle parklarda geziyorlar parklarda sohbet edip kitap okuyorlar, asla ellerinden kitap düşüyordu.
Her er yerde ilim ve bilim konuşuyorlardı.
Bazen oluyor, başı örtülü, erkekler ile parkta oturan, uygunsuz hareketler yapan kız ve erkekleri görünce sinirleniyor. Madem bu işi yapacaksın niye örtündün ey ahmak diye bağırıyor, tesettür adı altında kıyafeti tarz olan butür kızları ve erkekleri görünce deliye dönüyor.
-Tutma Enes beni öldüreceğim bunlar bu dine zarar veren en ahmak en aymaz en utanmaz kişiler. Belki de babasının haberi yok burda olduğundan akşam yemek yerken babasının yüzüne nasıl bakıyor acaba. Parklar yatak odası gibi gelde deli olma kapalısı açığı ne haldeyiz Allahım diyor avazı çıkana kadar bağırıyor.
Onca aydan sonra ilk defa kendini kaybediyor. Sebebi de kız örtülü erkekle öpüşmesini ayan beyan görüyor.
-Ne olur bırak Allah aşkına bırak…
-Diye bağırıyor çağırıyor parkta.
–
Salih:
Kaçmayın lan kaçmayın beni sinir hastası eden sizsiniz lan siz, diyor ve sinir hastalarında olduğu gibi hem ağlıyor hemde etrafa bağırıp çağırıyor. Herkes ona hayretle bakıyor Enes zorla telkin edip arkadaşlarıyla zor tutuyorlar.
Enes sakın bir anını bulup..
Sakin ol kardeşim Salih sakin ol!
Bilirsin ki anlattığım hadisi Şeriflere ayetlere bir göz at. Bak bu kitabın 50. Sayfasında da var öfke şeytandandır yazıyor sen şeytani güldüren olma..
Öfkene sahip çık elini ısır kalp kırma,
Sen Allah ve Resulünün ümmetisin hadi otur bu hadisi Şerif’in devamında öfkelenen kişinin ayakta iken oturmasını, öfkesi geçmiyorsa abdest almasını, oturuyor ise kalkıp orayı terk etmesini yazıyor. Hadi Salih Sen neler anlattın hadi kardeşim hadi otur…
-Tamam, Enes oturuyorum sırf şeytanı güldürmemek için oturuyorum ve artık bu hadisi şerifi peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve Sellemi üzmemek onun sözünün üstüne söz söylememek için gönülden aşkla dikkate alıyorum. Bu hadise uyumazsam peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve Sellem in sözüne ihanet etmiş dinlememiş kafaya takmamış olurum…
-Hah şöyle sakin olunca ne güzel düşünüyorsun be Salih..
-Bak bu kitabın 122. Sayfasında demin gördüğün kişileri yazıyor tesettürü sus sanan Allah için değil nefsi için örtüyü kurban eden kişileri Anlatıyor Peygamber efendimiz, aynen okuyorum iyi dinle…
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Ömrün biraz uzarsa ellerinde sığırkuyruğu gibi bir şeyler taşıyan birtakım insanları çok geçmeden göreceksin. Onlar Allah’ın gadabına uğrayarak sabaha ererler, Allah’ın nefretine uğrayarak akşama ererler.” Resulullah bir başka rivayette de: “Ateş ehlinden iki sınıf vardır, henüz onları görmedim: Yanlarında sığırkuyruğu gibi bir şeyler taşıyıp onu insanlara vuran insanlar, giyinmiş, çıplak kadınlar ki bunlar Allah’a itaatten dışarı çıkmışlardır. Bunlar, başkalarını da baştan çıkarırlar. Başları deve hörgücü gibidir. Bu kadınlar cennete girmek şöyle dursun, kokusunu dahi almazlar. Hâlbuki onun kokusu şu şu kadar uzak mesafeden duyulur” buyurdular.
Ravi :Ebu Hüreyre
Kaynak :Müslim, Cennet 53, (2857), 52, (2128)
Bu hadisi Şerifte örtüyü moda için takıp, Ayetten bir haber kişiler için söylüyor Efendimiz, bunların aynısı erkekler içinde geçerli. Erkekler kurtulduğunu sanmasın onlarda büyük bir sorumluluk içinde.
Bu Hadisi Şerif her şeyi anlatıyor onlar tesettür ile dalga geçer gibi davrandıkları için Cennetin Kokusundan Mahrum kalacaklar bırak cennete girmeyi asla ve asla kokusunu duyamayacaklar tövbe edip pişman olanlar hariç.
Biz beddua değil dua eden kişileriz Allah hidayet ve tövbe nasip etsin bizim herkese halkımız helal olsun bizim yüzümüzden kimse cehenneme gitmesin değil mi kardeşim..
Müslüman kullara cennet bahçeleri çok yakışır be ☺️
Sen üzme kendini kardeşim onların gözleri kör olmuş görmüyorlar, kulakları var ayeti hadisi duymuyorlar.
Sokaklarda artık bu halde biliyorsun ama sakin olmak Müslüman’ın kimliğidir Salih….
Bu kimliği kaybedersen kimliksiz yaşarsın kimliksiz yaşayan insanın nereye bağlı olduğu kim olduğu belli değildir. Senin kimliğin ölene kadar sabır ve şükür…
Sana deli de derler sinirli de ama sessiz ve sakin hilm sahibi bir kişi olursan bak işte bu ahlakı oturmuş Müslüman derler.
Bu kimliği koru çünkü sen Müslümansın..
-Allah senden razı olsun Enes bana hakikati gösterdin anlattın, bana yap demedin birlikte yapalım birlikte gidelim dedin. Ben demedin hiçbir zaman biz dedin Annem ve Cami hocasından da Allah razı olsun.
Sen gelmeden önce neredeyse abimi sinirden öldürecektim Şimdi öyle mutluyum ki Senin gibi din kardeşim var.
Salih ve Enes gözyaşları ile bir birilerine Müsafaha ettiler.
Hadi Hadi hava kararıyor herkes evine dedi Enes göz yaşlarını silerek.
Bir yandan gözyaşlarını siliyor bir yandan Salih’in düşünceli haline bakıyordu, çaktırmadan.
Elini omzuna koydu Salih’in
Salih bak yüreği güzel kardeşim artık can sıkmak yok oldu mu? Hadi toparlan ve kendine gel daha neler konuşacağız neler (Gülüşmeler 😂)
Al şu flaş belleği içinde güzel şeyler var bunu evde dinle…
…..
Herkes evine varmış,
Salih telefonuna Enesin verdiği şeyleri atmış dinliyordu. şeytanın hileleri, radyo tiyatroları dini bilgiler, Peygamber Efendimiz ‘in hayatı vs. hepsi huzur verici bilgiler ve düşündürücü şeylerdi. Dinliyor ağlıyor ağlıyor ağlıyordu yatağında neden ağlamasındı ki boşa geçen koca bir ömürün analizlerini yapıp kendini düşündüğü gibi insanlığı da düşünen bir ağlayıştı bu..
Dudaklarından şu söz döküldü gözlerine uyku çöktüğü zaman..
Aşk içinde Allah olunca dost oluyor arkadaş oluyor insana öfke de kalmıyor sinir de, ey öfke ve hilmi veren sen bizi böyle şeylerle imtihan ettim hayrın da hoş lutfunda hoş.. Ne verirsen kabulüm ne verirsen sevdam olsun. Gelen dert yeterki senden olsun…
Derdini veren sen olduğun gibi dermanı da veren sensin… Kalple göz yaşı ile sevgi ve muhabbetle ey güzel ve yüce ALLAH’IM SANA ŞÜKÜRLER OLSUN …. Sana şükürler olsun sana şükürler olsun
….
***
Aradan 2 yıl geçmiş Enes ve Salih sıkı bir dost olmuş Salih düzelmişti.
Camiye birlikte gidiyorlar her akşam evde sohbet ediyorlar ve bir amaç etrafında konuşup hasbihal ediyorlardı. Tek bir gayeleri vardı ALLAH RIZASI….
Tabi ya! Allah rızası ne para ne pul, sinir bile bu rıza karşısında, pamuk oluyor, zehirler bal oluyor. Dağlar dize geliyor gönüller muhabbet doluyor.
Artık onlar düzeldi ya siz değerli okuyucular siz hala Allah’ın emirlerine sinirlenmiş gibi namaz kılmıyor musunuz? Yada Peygamberimizin sözlerine kulakmı tıkıyorsunuz.
Haşa! Haşa!
Asi gelmek değil mi Allah için söyleyin samimi olun, bile bile yapmadıklarımız bizi nereye götürecek
Hey Sen Salih, Mustafa, Enes, Ayşe, Fatma evet ismi burada geçemeyen sende bu listeye dahilsin…
Salihin öfkesi burada Şeytan, şeytanı yalnızca Namaz ibadet ile yenersin.
Enes ise yol gösteren bir rehber.. Oda Kuran ve Sünnettir.
Size şimdi soruyorum neden açık geziyorsunuz, yada neye güvenerek namaz kılmıyorsunuz. Nedir Allah aşkına bu ibadette laubali gevşeklik, moda dedin istediğini giydin, aşk dedin istediğinle gezdin peki ya Allah için ne yaptın…
Siniriniz kime, insan sinir olduğu şeylerden hoşlanmaz eyete hadise sinir mi oluyorsunuz da burun kıvırıp yapmıyorsun.
Bence hiçbirine değil, siniriniz kendinize, yapmadığınız doğruluğunu bildiğiniz şeyleri içinizde bastırmak için farklı şeyler yapmaya zorluyorsunuz kendinizi içinizde var olan iman ateşini bastırmaya çalışıyorsunuz. İnsana fıtrat olarak inanç yazılımı yüklenmiş, sen bu inancın neresinde görüyorsun kendini…
Nefsin şeytanın sözünü dinlemeyi bırakın, artık Allahü Ekber diyen müezzine kulak verin.
Haydi, sinirlerden sıyrılıp Salih bir kul olmaya, haydi şimdi abdest alıp secde etmeye…
Haydi tövbeye, sabıra… Şefkate … Merhamete …
Sabrla ilgili Ayet ve hadislerle hikayemiz pekişsin.
- Kur’an-ı kerimde sabrın önemi çok âyette bildiriliyor.Üç âyet meali şöyledir:
(Sabredenlere, mükafatlar hesapsız verilir.) [Zümer 10]
(Ey iman edenler, Allah’tan sabır ve namazla yardım isteyin. Allahü teâlâ elbette sabredenlerle beraberdir.) [Bakara 153]
(Ey Resulüm, kâfirlerin eziyetlerine, ülülazm Peygamberler gibi sabret!) [Ahkaf 35]
- Sabır hakkında hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(İmanı en üstün olan; sabırlı, cömert ve hoşgörülü olandır.)[Deylemi]
(Hak teâlâ, sevdiği kulu dertlere müptela kılar, o da sabrederse, ondan razı olur.) [Deylemi]
(Kötü komşunun eziyetlerine ölünceye kadar sabredeni Allahü teâlâ sever.) [Hakim]
(Allahü teâlâ, sabredeni sever.) [Taberani]
(En üstün ibadet sıkıntıya sabretmektir.) [Tirmizi]
(En şiddetli bela sabrın az olmasıdır.) [Deylemi]
(Yeminle söylüyorum, uğradığı zulme sabredenin Allahü teâlâ şerefini arttırır.) [Taberani]
(Geçim sıkıntısına sabredeni Allahü teâlâ Firdevs Cennetine koyar.) [Ebuşşeyh]
(Kıt kanaat geçinecek kadar az rızka sabredenlere müjdeler olsun.) [Deylemi]
(İki gözünü kaybeden sabrederse Cennete gider.) [Hatib]
(Müminin silahı sabır ve duadır.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Benim hükmüme razı olmayan ve verdiğim musibete sabretmeyen benden başka Rab arasın.)[Taberani]
Yazan: Mustafa Kuş